İşverenin zararı karşılayamamasını önlemek için çözümler düşünülmeli...

İş kazalarında hukuksal açıdan sorumluluk koşullarının gerçekleştiği hallerde sorumlu işverenler yeterli ödeme gücüne sahip olmayabilir ve bu da zarar görenlerin kayıplarının hiç karşılanmamasına veya ancak kısmen karşılanmasına veya gecikme ile karşılanmasına neden olabilir. Bu arzu edilmeyen sonucun önlenmesi için çözümler düşünülmeli.

Yakın zaman önce yeni bir “maden faciası” yaşadık. 14 Ekim 2022’de Bartın’ın Amasra ilçesindeki bir maden ocağında meydana gelen patlama 42 maden çalışanının aramızdan ayrılmasına yol açtı. İlk belirlemeler sonucunda yapılan açıklamalara göre kaza grizu patlamasından kaynaklanmış bulunuyor.

Vikipedi’de yer alan bilgilere bakılırsa ülkemizin maden kazaları ile ilgili karnesi hiç de iyi değil. 1941 yılından bu yana maden kazaları 3 binden fazla çalışanın ölümüne, 100 binden fazla kişinin de yaralanmasına yol açmış. Kazaların başta gelen sebepleri ise grizu patlaması, göçük ve yangınlar. Türkiye’de iş kazaları en fazla maden ve taş ocaklarında karşımıza çıkıyor. Dünyada maden kazalarının yol açtığı ölümlerde ilk sıralarda yer almaktayız. Kömür üretimi ile ilgili olarak 100 milyon ton başına düşen ölüm sayısı 2008 yılında (en büyük kömür üreticilerinden biri olan) Çin’de 127, Türkiye’de ise 722 olmuş. Ancak 2013 yılına gelindiğinde Çin’de ölüm sayısı 37’ye inmiştir. Amerika Birleşik Devletleri’nde bu sayı 6’yı geçmemektedir. Türkiye’de ise uzun zamandır ölüm sayıları çok yüksektir. Nitekim, 2000 yılında 710 maden çalışanı hayatını kaybetmişti. 2021 yılı verilerine göre maden kazalarında 75 ölüm meydana gelmiştir. Aynı yıl madencilik sektöründe yaşanan kaza sayısı ise 17 bin olmuştur. 2014 yılındaki Soma maden faciasında 301 maden çalışanının hayatını kaybetmesi üzerine Türkiye maden kazalarına bağlı ölüm ve yaralanmalardan kaynaklanan zararların en hızlı ve yeterli şekilde giderilebilmesi için yeni çareler üretme ihtiyacını duymuştur. Bu amaçla öngörülen çözüm maden çalışanları için maden işleticisi tarafından zorunlu (grup) kaza sigortası yaptırılmasıdır. Aşağıda bu konuya ilişkin bazı saptama ve yorumlarımızı sunacağız.

HANGİ ÇÖZÜMLER DÜŞÜNÜLEBİLİRDİ?

Ülkemizde işverenin iş kazalarından dolayı sorumluluğunu düzenleyen hükümler, kazaya uğrayan çalışanların hak ve çıkarlarını korumaya elverişlidir. İşverenler iş kazası yüzünden çalışanların maruz kaldığı zararları giderme sorumluluğundan kolay kolay kurtulamamaktadırlar. Öte yandan ölüm veya sakat kalmaya ilişkin tazminat hesapları da zarar görenlerin mağdur olmasına yol açmayacak şekilde yapılmaktadır. Ancak hukuksal açıdan sorumluluk koşullarının gerçekleştiği hallerde sorumlu işverenler yeterli ödeme gücüne sahip olmayabilir ve bu da zarar görenlerin kayıplarının hiç karşılanmamasına veya ancak kısmen karşılanmasına veya gecikme ile karşılanmasına neden olabilir. Bu arzu edilmeyen sonucun önlenmesi için iş kazalarından kaynaklanan zararları karşılamak amacıyla özel bir fon kurulması, işveren sorumluluk sigortasının zorunlu hale getirilmesi, devletin zararları karşılaması, sosyal güvenlik şemsiyesinin derhal ve bütün zararları karşılayacak kapsamda devreye girmesinin sağlanması gibi değişik çözümler düşünülebilir. Diğer taraftan, sorumluluğun çoğu halde ilgililer arasında uyuşmazlık konusu olduğu ve bu yüzden yargının (bazı durumlarda uzun yıllar boyunca) düğümü çözmesini beklemek lazım geldiği de bir gerçektir. Zarar görenlerin haklarını ancak önemli bir gecikmeyle elde edebilmeleri de halledilmesi icap eden önemli bir sorundur. Her ne kadar sorumluluk sigortacısı, işverenin sorumluluğunun tartışmaya yer bırakmayacak bir açıklıkla saptandığı hallerde (büyük çoğunlukla böyle olacaktır) faiz yükünden ve diğer yargılama giderlerinden kurtulmak amacıyla gecikmeden hak sahibine ödeme yapmayı tercih edebilecekse de zarar (sorumlu işverene yüklenecek tazminat) tutarı da çekişme konusu olabilmekte ve bu da ister istemez gecikmeye yol açabilmektedir. Kaldı ki, sorumluluk sigortası, işverenin sorumluluğunun gerçekleştiği bütün halleri temin etmeyebilecektir (mesela şu an yürürlükteki İşveren Sorumluluk Sigortası Genel Şartları uyarınca manevi tazminat talepleri, çalışanların iş yerine toplu olarak getirilip götürülmeleri sırasında meydana gelen kazalar aksine anlaşma olmadıkça teminat dışında kalmaktadır). Diğer bir önemli sorun da sorumluluk sigortasının limitlerinin yetersizliği veya bu evvelce tüketilmiş olmasıdır. Sigortacılar sorumluluk teminatını “olay (kaza) başına limit” ve “senelik toplam limit” olmak üzere iki farklı limite tabi olarak vermektedirler. Olay (kaza) başına limit yeterli olsa da, senelik limit daha önce gerçekleşen kazalar dolayısıyla tamamen kullanılmış (veya kullanılacak) olabilir. Bundan başka, önemli ve çok sayıda çalışanın aynı anda zarara uğramasına sebep olan bir kaza olasılığında (maden kazaları birçok halde bu nitelikte olabilmektedir) olay (kaza) başına limit de zararları gidermekte yetersiz kalabilir.

KAZA SİGORTASI ÇÖZÜMÜ

Soma maden faciasını izleyen günlerde, maden çalışanları için zorunlu kaza sigortası yaptırılması öngörülmüştür. 6 Şubat 2015 gün ve 29259 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan 2015/7249 sayılı Bakanlar Kurulu kararı uyarınca;

  • Yer altı ve yer üstü kömür madenciliği, kömürden gayri yer altı madenciliği faaliyetlerinde bulunan gerçek ve tüzel kişiler, söz konusu faaliyetlerin icrası esnasında meydana gelebilecek kazalar sonucu tesislerinde istihdam ettikleri, üretim ve üretim hazırlığı faaliyetinde bulunan personeli için “Maden Çalışanları Zorunlu Ferdi Kaza Sigortası (Sigorta)” yaptırmak zorundadırlar (m.1 fk.1)
  • (Zorunlu olan) sigorta poliçesi münhasıran üretim ve üretim hazırlığı faaliyetinde bulunan tesis personeli için düzenlenecektir (m.1 fk.2)
  • Yer altı ve yer üstü kömür madenciliği ve kömürden başka yer altı madenciliği faaliyetlerinde bulunabilmek için yapılan ruhsat başvurularında sigorta poliçesi aranacaktır (m.2).
  • Sigorta poliçesi madenin minimum sigortalanma koşullarını taşıdığının saptanması üzerine düzenlenecektir. Söz konusu minimum koşullar sigortacılıkla ilgili kamu otoritesi (şu anda SEDDK = Sigortacılık ve Özel Emeklilik Düzenleme ve Denetleme Kurumu; daha önce Hazine Müsteşarlığı idi) tarafından (ilgili kurumların görüşleri alınarak) belirlenecektir. Minimum sigortalanma koşullarının varlığını sigorta eksperi inceleyecektir (m.3 fıkra 2, 3 ve 4).
  • Başlangıçta var olan minimum sigortalanma koşullarının poliçe düzenlendikten sonra yitirildiği (yapılan risk incelemesi sonucunda) saptanırsa, sigorta teminatı askıya alınacaktır. Öngörülen süre içinde poliçe tekrar yürürlüğe alınmazsa (bu yeni bir risk incelemesine bağlı olarak gerçekleşecektir) poliçe feshedilecektir (m.3 fk.5 ve 6).
  • Poliçenin başlangıçta hiç düzenlenememesi veya sonradan iptali halinde, madencilik faaliyeti yürütülemez ve verilmiş ruhsat yürürlükteki mevzuatın ruhsat iptaline ilişkin hükümleri uyarınca iptal edilir (m.3 fk.7).
  • Sigortacının rizikonun gerçekleşmesi üzerine yapacağı ödeme zarara bağlı değildir (m.4 cümle 1).
  • Ancak sigortacının yapacağı ödeme, zarar görenlerin zararları ile ilgili hak kazanmış oldukları tazminat tutarlarından indirilecektir (m.4 cümle 2).

Bakanlar Kurulu’nun içeriği yukarıda kısaca özetlenen 2015/7249 sayılı kararı uyarınca o zamanki sigortacılıkla ilgili kamu otoritesi Hazine Müsteşarlığı 27.08.2015 tarihli “Maden Çalışanları Zorunlu Ferdi Kaza Sigortası Genel Şartları”nı yayınlamıştır (kanımızca “Maden Çalışanları Zorunlu Grup Kaza Sigortası” denmeliydi, çünkü burada bir “grup sigortası” söz konusudur; ancak ülkemizde uygulamada grup kaza sigortaları her nedense “grup ferdi kaza sigortası” olarak ifade edilmektedir). Bu genel şartların temel bazı özellikleri aşağıdaki gibidir:

  • Sigorta, maden çalışanlarını üretim faaliyetleri veya üretim hazırlığı faaliyetleri sırasında meydana gelebilecek maden kazalarının neticelerine karşı korumaktadır (A.1 fk.1). Sigorta ettiren, madencilik faaliyetini kendi ad ve hesabına yürüten ve çalışanlarla iş sözleşmesi yapmış olan gerçek veya tüzel kişidir (A.1 fk.3).
  • Kazadan maksat, madende, çalışanın iradesi sonucu olmaksızın meydana gelen ve onun ölümüne veya sakat kalmasına yol açan ani ve çalışan üzerine dışarıdan etki eden olaydır (A.2 fk.1).
  • Sağlanan teminatlar sadece ölüm ve sürekli sakatlık teminatlarıdır (A.3.1 ve A.3.2). Buna göre geçici sakatlık; sürekli veya geçici iş göremezlik ve tedavi masrafları teminatı verilmemektedir.
  • Teminat dışında kalan haller arasında “sel ve su baskını” da vardır (A.4 bent d). (28.10.2014’te Ermenek’te özel bir madende meydana gelen su basması sonucu 18 maden çalışanı hayatını kaybetmiş idi. Su basmasının teminat dışı hal olmaması daha uygundur).
  • Zarar görenler, sigorta ettiren maden işletmecisi (işveren) ile sigortacı arasındaki ilişkide, sigorta ettirenin sigorta tazminatının hiç ödenmemesine veya tazminatta indirim yapılmasına yol açan davranışlarından (sigorta sözleşmesini düzenleyen yasa veya sigorta sözleşmesi hükümlerini ihlâl etmesinden) olumsuz etkilenmezler ve sigortacıya karşı haklarını sigorta ettiren maden işleticisinin hukuka veya sözleşmeye aykırı davranışına rağmen tam olarak muhafaza ederler. Zarar görene ödeme yapan sigortacı ise zarar görene ödediğini yasa veya sözleşme hükümlerini ihlal etmiş olan sigorta ettirenden (ona karşı yükümlülükten kurtulmuş sayılması gerektiği ölçüde) geri alabilecektir (A.8 fk.1 ve 2).
  • Genel Şartlar, sigorta ettiren işleticiye şu hallerde de rücu edebilecektir (A.8 fk.3):
  1. Kaza, maden işletmecisinin veya onun eylemlerinden sorumlu bulunduğu kişilerin kusuru sonucunda meydana gelmişse,
  2. Kaza maden işletmecisinin mevzuat uyarınca yerine getirmesi gereken yükümlülükleri yerine getirmemesinden kaynaklanmışsa,
  3. Maden işleticisi rizikonun gerçekleşmesi olasılığındaki yükümlülüklerini ihlal etmişse (bu yüzden sigortacının durumu ağırlaştığı ölçüde rücu edilmesi söz konusudur).
  • Sigortalılar (sürekli sakatlık halinde maden kazasına uğrayan maden çalışanı veya onun ölümü halinde mirasçıları) doğrudan sigortacıya başvurabileceklerdir (B.1 fk.1). Başka türlü bir çözüm zaten anlamsız ve amaca tamamen aykırı olurdu.
  • Sigortacının hak sahiplerine yapacağı ödeme zarar karşılığı (zararı gidermek amacıyla) yapılan bir ödeme değildir. Bu sebeple kaza sonucu hangi tutarda zararın meydana geldiği araştırılmayacak ve sigorta sözleşmesindeki teminat limiti ödenecektir (B.3 fk.1 cümle 2). (Sakatlık halinde, ödenecek tutar sakatlığın türüne ve sağ veya sol uzuvda meydana gelmesine göre değişkenlik gösterebilecek ve limitin belirli bir kesrine karşılık gelebilecektir).
  • Sigortacı tarafından ödenecek tutar, kaza sebebiyle sigorta ettiren işverene yöneltilebilecek tazminat istemlerini azaltacaktır. Diğer bir anlatışla, maden işletmecisi işveren, zarar gören sigortacıdan ödeme aldığı ölçüde sorumluluktan (tazminat yükünden) kurtulmuş olacaktır (B.3 fk.1 cümle 3).
  • Genel Şartlardaki “zamanaşımı” maddesi (C.7), hak sahiplerinin en geniş şekilde korunması amacıyla zamanaşımı süresini uzun tutmaya yönelik hükümlere yer verilerek kaleme alınmıştır. Fakat değişik kaynaklardan esinlenilerek madde içine yerleştirildiği anlaşılan bu hükümler birbiriyle uyumlu değildir. Kaza sigortasının niteliğine de uygun düşmemektedir.

BU SİGORTA HAKKINDA BAZI YORUMLAR

Maden çalışanlarının maden kazası sonucu ölmeleri veya sakat kalmalarından kaynaklanan zararların karşılanması için (her ne kadar amaca uygun sigorta türü sorumluluk sigortası ise de) kaza sigortası çerçevesinde koruma öngörülmesi kanımızca uygun bir çözümdür. Böylece sorumluluk ve zarar tutarı hakkında araştırma/inceleme yapılması gerekmeksizin en kısa zamanda sigortacıdan ödeme alınabilecektir. Maden kazasının, maden çalışanının bu kaza sonucu hayatını kaybettiğinin veya sakat kaldığının saptanması ödeme almak için yeterlidir. Ancak sürekli sakatlık halinin belirlenmesi bazen zamana ihtiyaç gösterecek (ve hatta hukuksal çekişmelere yol açabilecektir).

Sigortacının bir zarar sigortası olmayan (tutar sigortası niteliğine sahip bulunan) kaza sigortası kapsamında yapacağı ödemenin (tıpkı bir sorumluluk sigortası imiş gibi) maden işletmecisi işverenin sorumluluğunu ortadan tamamen veya kısmen kaldırması da fikrimizce doğru bir çözümdür. Maden işletmecisinin primlerini ödediği (çalışanlar lehine yapılmış, onlara veya yakınlarına hak kazandıran) bir sigortadan hiçbir yarar elde edememesi makul bir sonuç sayılmaz. Ancak, zarar görene ödeme yapan sigortacının sigorta ettiren maden işletmecisi işverene rücu etmesine imkân tanıyan hüküm, dengeyi anlaşılmaz bir şekilde bozmaktadır. Maden kazasına yol açan her kusur (işletenin eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerin kusuru da sigortacının rücu edebilmesi için yeterlidir) veya her mevzuata aykırılık (aslında bu da olağan koşullarda kusur niteliğinde görülecektir) sigortacıya rücu olanağı sağlamaktadır. Bu da maden işletmecisini işveren sorumluluk sigortası yaptırma gereksinimi karşısında bırakacak ve onun iki kere (hem kaza sigortası hem de sorumluluk sigortası için) prim ödemesine yol açacaktır. Halbuki makul tek bir prim karşılığında maden işletmecisi dahil bütün ilgililerin çıkarının korunması asıldır. Şu anki sistem kanımızca bunu sağlamamaktadır. Öte yandan, madenlerin sigortalanabilir olma koşullarını sağlayıp sağlamadığı, aslında güvenli sayılıp sayılamayacaklarının belirlenmesi demektir. Bu hususta görev ve (lüzumu halinde yaptırım uygulanmasına ilişkin) yetkinin doğrudan doğruya kamu makamlarına ait olması çok daha makul ve uygun bir çözümdür. Bu hususta sigortacılar görevli olmamalıdır.

YETKİLİ ACENTELİKLERİMİZ

gtag('config', 'UA-214620590-1');